Ortaokul İnkılap Tarihi

Bir Kahraman Doğuyor

Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar

Milli Bir Destan: Ya İstiklal Ya Ölüm!

Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye

Demokratikleşme Çabaları

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası

Atatürk’ün Ölümü ve Sonrası

Önemli bilgiler ile Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye konusuna başlamaya ne dersin? Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye konusunu tam olarak anlaman için Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri ve özelliklerini biliyor olmalısın. Keyifli izlemeler!

Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri

Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri Ortaokul İnkılap Tarihi Tüm Konular Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1933.vtt

 Dördüncü ünitemizin ilk konusu Türkiye'nin temeli Atatürk ilkelerinin inceleyeceğiz arkadaşlar.  İlk olarak Atatürkçülük nedir buna bakalım. Temelleri Atatürk tarafından atılan, devlet hayatına, fikir hayatına ve ekonomik hayata, toplumun temel kurumlarına ilişkin gerçekçi düşüncelere ve ilkelere denir. Arkadaşlar niteliklerine baktığımızda Türk insanın ihtiyaçlarından doğmuştur. Türkiye'yi çağdaş ulaştırmayı hedefler. Milli egemenliği benimser. Barışçıldır. Akılcı ve bilimsel düşünceyi destekler. Arkadaşlar nitelikler olarak. Evet, Atatürkçülük içinde bulunan ilkelere baktığımızda altı farklı kavram bizi karşılıyor arkadaşlar. Bunlar cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, inkılap, atçılık, laiklik ve devletçilik. Arkadaşlar birazdan bunları detaylı olarak göreceğiz. İlk inceleyeceğimiz arkadaşlar cumhuriyetçilik.  Egemenliğin millete ait olduğunu, olduğunu gösteren yönetim biçimleri arkadaşlar. Halkın kendi kendini yönetmesidir. Yöneticiler seçimle işbaşına gelir. Yapının inkılaplara baktığımızda Cumhuriyet döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılması, anayasanın kabulü, saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı, halifeliğin kaldırılması, siyasi partinin kurulması ve kadınlara siyasal hakların verilmesi arkadaşlar.  Anahtar kelimelerde de yine ulusal irade, seçme ve seçilme, demokrasi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve parlamentolar arkadaşlar. İkinci olarak milliyetçilik. Milliyetçilik, milletini sevmek, milletini yüceltmek adına çalışmaktır. Milli birlik ve beraberliği sağlamayı hedefler. Ulusların eşitliği ilkesine dayanır. Ülke bütünlüğüne önem verir. Türk milletinin maddi ve manevi değerlerine sahip çıkmayı amaçlar. Yapılan inkılaplara baktığımızda kapitülasyonların kaldırılışı, Kabotaj Kanunu, Türk Dil ve Türk Tarih Kurumu, milli marşın kabulü, Tevhid i Tedrisat Kanunu millileştirme çalışmaları arkadaşlar.  Yapılan inkılaplar da milliyetçilik içine dahil oluyor. Anahtar kelimelere baktığımızda Türk, vatan, milli dil, tarih, kültür ve beraberlik diyebiliriz arkadaşlar. Üçüncü olarak Halkçılık.  Arkadaşlar, Halkçılık, bir milleti oluşturan çeşitli toplumsal grupların olduğu insanlara halk denir. Belirli bir grup ya da kişinin üstünlüğü yoktur. Vatandaşlar kanun önünde eşittir. Sosyal devlet anlayışı benimsenir. Devlet millet içindir düşüncesi hakimdir arkadaşlar. Yeni yapılan inkılaplara baktığımızda aşar vergisinin kaldırılması, soyadı kanunu, ünvan ve lakapların kaldırılması, kılık kıyafet kanunu, Medeni Kanun'un kabulü, millet mekteplerinin açılması ve okuma yazma seferberliği halkçılık ilkesine dahildir. Arkadaşlar anahtar kelimeler de eşitlik, sosyal adalet, yine demokrasi, sosyal devlet ve dayanışma var arkadaşlar. Devletçiliği inceleyecek olursak arkadaşlar, Devletçilik özel sektörün geliştirip iyileştirmeyi gerçekleştiremediği işleri devletin yapmasıdır. Özel teşebbüsleri engellemez. Yabancı sermayeye karşı değildir. Ekonomide devlet vatandaş işbirliği vardır arkadaşlar. Yapılan inkılaplara baktığımızda beş yıllık sanayi planı, MTA'nın kurulması, yani Maden Tetkik Arama Müdürlüğü, Etibank ve Sümerbank'ın kurulması, devlet demiryollarının kurulması, devlet fabrikaların açılması arkadaşlar devletçilik ilkesi içindedir. Anahtar kelimelerde yine iktisat, ekonomik kalkınma ve planlanma var arkadaşlar. Beşinci ilkemiz laikliğe baktığımızda arkadaşlar, laiklik devletin düzeninin, hukuk kurallarının dine değil akla ve bilime dayandırılmasıdır. Dinin sömürücü araç olarak kullanılmasını engeller. Din ve mezhep kavgalarını önler. Her alanda akıl ve bilim ön plandadır. Arkadaşlar laiklikte yine yapılan inkılaplara baktığımızda saltanat ve halifeliğin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, hafta tatilinin değişmesi, Osmanlı döneminde bu cuma günü iken Cumhuriyet döneminde pazar gününe alınıyor arkadaşlar. Medreselerin kapatılması, Diyanet İşleri'nin kurulması, laiklik ilkesinin Anayasa'ya girmesi arkadaşlar yapılan inkılapların içinde laiklikte. Anahtar kelimelere baktığımızda akılcılık, bilim, çağdaşlaşma ve vicdan özgürlüğü yani din özgürlüğünü söyleyebiliriz arkadaşlar. Evet, son olarak inceleyeceğimiz arkadaşlar inkilapçılık olacak. İnkılapçılık çağın gerisinde kalmış kurumları kapatarak kısa sürede yeni kurumların oluşmasıdır arkadaşlar. Nitekim bunu Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde görüyoruz. Birçok konuda çağdaş ve köklü değişimleri hedefler. Değişen şartlara göre kendini yeniler. İnkılapçılık, Atatürk ilkelerin hepsini bünyesinde barındırır arkadaşlar. Yani az önce saydığımız tüm ilkeleri İnkılapçılık içinde barındırıyor arkadaşlar. Yapılan inkılapların özelliklerine baktığımızda gücünü halktan almıştır. Değişim ve gelişimden yanadır. Akıl ve bilimsel düşünceyi esas alır arkadaşlar. Yine anahtar kelimelerde inkılapçılık, çağdaşlaşma, yenilik, batılılaşma, akılcılık ve devrim var arkadaşlar. Evet sorularımıza bakacak olursak arkadaşlar ilk sorumuz ekonomiye ilişkin konular hangi ilkenin içerisinde yer alır demişiz. Laiklik, halkçılık ve milliyetçilik değil arkadaşlar, devletçilik ilkesi, ekonomi ilişkin konuları içinde barındırır. Özel sektörün yapamadığını devlet yapması için devletçilik ilkesi ortaya çıkmıştır arkadaşlar. Bu yüzden cevabımız C şıkkı. İkinci sorumuzda ne demişiz? Cumhuriyetçilik ilkesi Türk halkına neler kazandırmıştır demişiz arkadaşlar. Burada en önemlisi söyleyeceğimiz halk yönetime katılmıştır arkadaşlar. Yani halka seçme ve seçilme hakkı verilmiştir ve böylece halk yönetimde de söz sahibi haline gelmiştir arkadaşlar Cumhuriyetçilik için.

Önemli bilgiler ile Demokratikleşme Çabaları konusuna başlamaya ne dersin? Demokratikleşme Çabaları konusunu tam olarak anlaman için Cumhuriyet Dönemi Demokratikleşme Çalışmaları ve özelliklerini biliyor olmalısın. Keyifli izlemeler!

Cumhuriyet Dönemi Demokratikleşme Çalışmaları

Cumhuriyet Dönemi Demokratikleşme Çalışmaları Cumhuriyet Dönemi Demokratikleşme Çalışmaları Ortaokul İnkılap Tarihi Tüm Konular Demokratikleşme Çabaları

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1942.vtt

 Evet arkadaşlar altıncı ünitemizin ilk kazanımı Atatürk dönemi demokratikleşme çalışmalarını inceleyeceğiz. İlk önce demokrasi nedir ona bir bakalım. Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimidir arkadaşlar. Halkın kendi kendini yönetmesi ve yöneticileri özgürce seçebilmesidir. Temel esaslarına baktığımızda milli egemenlik, hürriyet ve eşitlik, siyasi partiler diyebiliriz. Demokratik devletlerin özelliklerine baktığımızda insanlar özgürce düşüncelerini ifade edebilmesi, inanç özgürlüğünün bulunması, sivil toplum örgütlerinin ülkede faaliyet yürütebilmesi, farklı görüşlerin kendini geliştirebilecek ortam bulması. Demokratikleşmeye yönelik atılan adımlara baktığımızda Cumhuriyet döneminde Meclis'in açılması, saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet'in ilanı, halifeliğin kaldırılması ve çok partili siyasi hayata geçiş denemeleri diyebiliriz arkadaşlar demokrasi için. Evet, bir diğer konumuz çok partili yaşama geçiş çalışmaları olacak arkadaşlar. Milli Mücadele döneminde Meclis'te çok farklı görüşten gruplar bulunsa da herhangi bir siyasi parti kurtulamamıştı. Amaç milli bağımsızlık olduğu için tüm gruplar Milli Mücadele için çalışmış ve buna odaklanmıştı. Bu yüzden de herhangi bir siyasi parti kurulmamıştır. Cumhuriyet döneminde Atatürk siyasi partilerin kurulmasına önayak olsa da isyanlar ve bazı olaylar sebebiyle kesintiye uğramıştır arkadaşlar. Çok partili yaşama kesin olarak geçiş Atatürk'ün vefatından sonra olacaktır arkadaşlar. Siyasi partilerin kuruluş amacına baktığımızda demokrasiyi yaygınlaştırmak, hükümetin denetlenmesini sağlamak yani muhalefeti kurmak, farklı fikir ve düşüncelerin temsilini sağlamak. Diğer konumuz Atatürk dönemi kurulan siyasi partileri inceleyeceğiz. İlk inceleyeceğimiz parti Halk Fırkası 9 Eylül 1923 tarihi. Dikkat ederseniz bu İzmir'e girdiğimiz tarihtir arkadaşlar. Yeni Türk Devleti'nin ilk siyasi partisidir. Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur. Meclis'te birinci grup olarak partiye dönüşmüştür. Daha sonrasında 10 Kasım 1924 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası adını almıştır. Arkadaşlar daha sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bildiğimiz CHP adını alacak. 1950 yılına kadar iktidar partisi olarak ülkeyi yönetmiştir Cumhuriyet Halk Fırkası arkadaşlar. Devam edecek olursak, bir diğer partimiz Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17 Kasım 1924 tarihi Türkiye'nin ilk muhalefet partisidir. Kazım Karabekir, Rauf Bey, Refet Bey, Ali Fuat Paşa ve Adnan Adıvar tarafından kurulmuştur arkadaşlar. Ekonomide liberalizmi savunmuştur. Partinin içine zamanla eski rejim yanlılarının sızması ve doğuda çıkan Şeyh Sait isyanı ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle 1925 yılında kurulduktan bir yıl sonra kapatılmıştır arkadaşlar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. Diğer bir partimiz, üçüncü partimiz Serbest Cumhuriyet Fırkası 12 Ağustos 1930 tarihi.  Mustafa Kemal Atatürk'ün önerisiyle Fethi Okyar tarafından kurulmuştur. 1929 ekonomik kriz sonrasında muhalefetin iktidarı denetlemesi amacıyla kurulmuştur arkadaşlar. Yine aynı şekilde ekonomide liberalizmi savunmuştur. Ve yine aynı şekilde Terakkiperver gibi zamanla partiye eski rejim yanlıları girince Fethi Okyar 17 Kasım 1930 tarihinde partiyi kapatmıştır arkadaşlar. Parti kapatıldıktan sonra İzmir'de Menemen olayı yaşanmıştır. Daha sonrasında diğer kazanımlarımızda da Menemen olayına değineceğiz arkadaşlar. Son olarak sorumuza bakacak olursak arkadaşlar sorularımıza.  Ilk sorumuz hangisi demokratikleşmeye yönelik olaylardan biri değildir demişiz. Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı, TBMM'nin açılması demokratikleşmeye yönelik hareketlerdir. Fakat Ankara'nın başkent yapılması bu konuda bilgisi yoktur arkadaşlar. Bu yüzden cevabımız D şıkkı. İkinci sorumuza bakacak olursak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılma sebepleri nelerdir demiş arkadaşlar. Burada iki sebep sayacağız. Birisi eski rejim yanlıları. Eski rejim yanlılarının partiye sızması ve bir diğeri de Şeyh Sait İsyanı'ndaki bağlantıların bulunması arkadaşlar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılma nedenlerdir arkadaşlar.

Ortaokul İnkılap Tarihi dersinin ilk konusu olan Bir Kahraman Doğuyor konusuna Avrupa'da Yaşanan Gelişmeler ve Osmanlı Devleti içeriğimiz ile güzel bir başlangıç yapalım. Öğrenme maceranda yalnız değilsin, Kunduz yanında.

Avrupa'da Yaşanan Gelişmeler ve Osmanlı Devleti

Avrupa'da Yaşanan Gelişmeler ve Osmanlı Devleti Avrupa'da Yaşanan Gelişmeler ve Osmanlı Devleti Tüm Konular Ortaokul İnkılap Tarihi Bir Kahraman Doğuyor

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1960.vtt

 8. Sınıf İnkılap, İlk konusu Avrupa'daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti. Bu konuda ilk üzerinde duracağımız husus on dokuzuncu yüzyılda Avrupa'da gelişmeler olacak. Tabii on dokuzuncu yüzyıla gelmeden önce incelememiz gereken bazı önemli gelişmeler var Avrupa'da. Bunları dört başlık altında inceleyeceğiz. İlki, coğrafi keşiflerle Avrupa ekonomik olarak zenginleşti. Yani yeni dünyaya giden Avrupalılar yeni dünyanın kaynaklarını Avrupa'ya getirmeye başladılar. İkinci başlığımız Rönesans ile skolastik düşünce. Yani kilisenin din öğretisi yıkıldı. Yerine akılcılık ve pozitif bilimler gelişmeye başladı. Bir diğer başlığımız reform hareketleriyle mezhep birliği bozuldu ve kilisenin bilimsel gelişmeye olan baskısı kalktı. Yani artık bilimsel gelişmenin önünde herhangi bir Katolik kilisesi engeli yoktu. Bir diğer başlığımız on yedinci yüzyılda Aydınlanma Çağı yaşandı. Deney ve gözleme dayalı bilimsel yöntem Avrupa'ya hakim olmaya başladı. İşte bu dört başlık Avrupa'yı 19'uncu yüzyıla hazırladı. Aydınlanma çağına bakacak olursak, Aydınlanma çağının birçok düşünürü Fransa'da ortaya çıktı ki birazdan Fransız İhtilali göreceğiz. Bunlar da o Fransız İhtilali'nin de önemli olan kişiler. Voltaire, Diderot, Montesquieu gibi isimler özgür düşüncenin savunucuları oldular ve monarşiyi sert bir şekilde eleştirdiler ki bu bizi birazdan Fransız ihtilaline götürecek. Aydınlanma çağının en büyük getirisi olan Fransız İhtilali 1789 yılında gerçekleşti. Şimdi Fransız İhtilali nedenlerine bakacak olursak, ülkenin birçok farklı sınıflara ayrılması yani Fransa'da birçok farklı sınıfta insanlar vardı ve bunların arasında ekonomik geçişkenlik yoktu. Bu da sınıflar arası problemi doğuruyordu. İkinci nedenimiz monarşinin eleştirilmesi. Artık monarşinin aldığı yüksek vergiler halk tarafından tamir edilemez hale gelmişti ve artık monarşi ve krallık sert bir şekilde eleştiriliyordu. Üçüncü başlığımız demokrasi ve ulusal egemenlik kavramları ön plana çıktı. Az önce bahsetmiş olduğumuz aydınlanma çağının düşünürleri bunların savunucuları oldular ve bunlar Fransa'da yayılmaya başladı. Bir diğer başlığımız Fransız İhtilali'nin sonuçları. Birazdan buna geleceğiz. Bunlar en önemli konuları. İlki milliyetçilik akımları ortaya çıkmıştır. Bu milliyetçilik akımları imparatorluklar için dağılma sürecini başlattı. Ve Osmanlı, Avusturya, Macaristan gibi çok uluslu imparatorlukların yıkılma sürecini başlattı. Aydınlanma çağının bir diğer önemli getirisi Sanayi Devrimi.  Sanayi devrimine bakacak olursak bunu beş başlık altında inceleyebiliriz. Bunların en önemlileri işçi sınıfının ortaya çıkması, ikincisi kent nüfusunun artmaya başlaması. Artık köyden kente nüfus göçler çoğalmış ve kent nüfusu giderek artmaya başlamıştır. Üçüncüsü ve en önemli olanlarından buhar gücü teknolojisi ile üretim hızlandı ve ham madde ihtiyacı arttı. Bu da pazar arayışını doğurdu. Ham madde ihtiyacı sömürgecilik ve emperyalizmi de hızlandırdı. Aynı zamanda sömürge ve pazar arayışı Birinci Savaşı'na giden sürecin temelini oluşturdu. Burada en önemli konu buhar gücünün bulunması ham maddeyi doğuruyor. Ham madde ihtiyacını doğuruyor. Ham madde ihtiyacı sömürgecilik ve emperyalizm ihtiyacını doğuyor, doğuruyor. Bu da bizi 1. Dünya Savaşı'na giden yolu gösteriyor. Şimdi Avrupa'da gelişmelerin Osmanlı'ya etkisini inceleyelim. Sanayi devrimini gerçekleştiren Avrupa, Osmanlı'yı pazar olarak kullandı ve Osmanlı ekonomisi bundan oldukça etkilendi. Bunda negatif yönde etkilendi ve nitekim 1881 yılında Duyun-u Umumi kuruldu. Duyun-u Umumiye Dış Borçlar İdaresi demek.  Artık ekonominin ne kadar kötü olduğunu buradan görebiliyoruz. Osmanlı içinde bir diğer etkisi milliyetçilik akımları çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nu etkiledi. Yani Osmanlı'nın içinde Sırplar, Bulgarlar, Yunanlılar gibi milletler artık ulus devletçilik anlayışı fikriyle isyan ettiler ve bağımsızlıklarını almak istediler Osmanlı içerisinde ki bu da Osmanlı'yı oldukça zor duruma soktu ve dağılma sürecini başlattı. Tüm bunların sonucunda Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Birinci Meşrutiyet ilan edildi. Birazdan bunlara öz olarak değineceğiz. İlk olarak Tanzimat Fermanı inceleyelim. Tanzimat Fermanı 1839 yılında ilan edildi. Herkesin yasalar önünde eşit olduğu kabul edildi. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı'da hukukun üstünlüğü ilkesi benimsenmiş oldu. Bu Osmanlı'nın ilk fermanıdır ıslahatlar konusunda on dokuzuncu yüzyıl içinde ve hukukun üstünlüğü ilkesi burada benimsenmiş oluyor. Hukukun üstünlüğü ikincisi Islahat Fermanı 1856 yılında ilan edildi. Avrupalı devletlerin baskısıyla ilan edildi bu ferman. Asıl amacı Müslümanlar ile Müslüman olmayanların eşitliğini sağlamaktı ki bu azınlıklara daha fazla haklar tanınmış oluyordu. Nitekim bu haklar sonucunda azınlıklar isyan etmemek yerine daha çok isyan etmeyi seçtiler ve birçoğu bu yıldan sonra bağımsızlık almaya başladı. Şimdi Tanzimat ve Islahat Fermanı sonuçlarını inceleyelim. Osmanlı'da anayasacılık fikri ön plana çıktı ve Birinci Meşrutiyet'in temelleri atıldı. Birazdan Birinci Meşrutiyeti de özel olarak inceleyeceğiz. Azınlıklara verilen haklar sonucunda milliyetçilik akımları daha da hızlandı. Avrupalı devletler azınlıkları bahane ederek Osmanlı'nın iç işlerine müdahalede bulundu ki artık Osmanlı denge siyasetini izleyemez hale geldi ve dağılma noktasında iyice hızlandı. Şimdi Birinci Meşrutiyet'e bakıyoruz. 1876 yılında ilan edildi. Türk tarihinin ilk defa Türk tarihinde ilk defa anayasal düzene geçildi. Bu Türk tarihinin ilk anayasal düzene geçiş dönemi. Burada Kanuni Esasi göreceğiz. Kanuni Esasi kabul edildi. Genç Osmanlılar padişahın denetlenmesi konusundaki düşüncelerin öncüleri olmuşlardır. Ayrıca Birinci Meşrutiyet'ten sonra İkinci Abdülhamit Rus savaşını öne sürerek Meclis'i tatil etti ve 1908 yılına kadar ülkeyi mutlak monarşi ile idare etti. Avrupa'da yaşanan gelişmeler ve Osmanlı'nın iç dinamikleri sonucunda Osmanlı artık dağılmaya başlamıştı ve dağılmayı önlemeye yönelik bazı fikir akımları ortaya çıkmıştı. Bunları birazdan dört başlık altında inceleyeceğiz. Bunların ilki Osmanlıcılık, Osmanlı yaşayan toplulukları Osmanlıcılık fikriyle bir arada tutmak amaçlanmıştır. Burada Osmanlı'da yaşayan tüm herkesi Osmanlı vatandaşı olarak görerek Balkan topluluklarının Osmanlı'dan kopmasını önlenmesi amaçlanmıştır. Burada Balkan Savaşları'na kadar Osmanlıcılık fikri etkisini sürdürdü. Önemli savunucuları Namık Kemal ve Ziya Paşa oldu. Bir diğeri İslamcılık yani ümmetçilik, tüm Müslümanları halifenin etrafında tutarak dağılmayı önlemeyi amaçlamışlardır.  Burada da İkinci Abdülhamid zamanında etkisini korumuştur. Önemli savunucuları Cemaleddin Afgani, Sait Halim Paşa ve Mehmet Akif Ersoy'dur. Bir diğer fikir akımı Türkçülük. Osmanlı yaşayan Türklere milli bir bilinç kazandırarak dağılmanın önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu fikir İkinci Meşrutiyet zamanında yani 1908 yılından sonra etkinliğini korumuştur. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura önemli fikir savunucuları olmuştur. Bir diğer ve son fikir hakkımız olan Batıcılık. Bu fikir akımı ile batının bilim ve tekniğinin benimsenmesi amaçlanmıştır. Islahat dönemleri boyunca etkisini korumuştur. Yani Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı zamanlarında da etkisini korumuştur. Abdullah Cevdet ve Tevfik Fikret bu fikrin önemli savunucuları olmuştur. Şimdi kısa bir özet geçecek olursak, Avrupa'da yaşanan Coğrafi Keşifler ve Rönesans ve Reform hareketleri Aydınlanma Çağı'nın temelini oluşturdu. Aydınlanma Çağı Fransız İhtilali doğurdu ve Fransız İhtilali milliyetçilik akımları tetikledi. Milliyetçilik akımları Osmanlı'nın dağılma sürecini hızlandırdı ve Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Birinci Meşrutiyet gibi fermanların ilan edilmesine neden oldu ve yeni dönemler yeni fikirleri doğurdu. Bu da Osmanlıcılık, Türkçülük, İslamcılık ve Batıcılık. İlk konumuzu bu şekilde özetleyebiliriz. Şimdi sorularımıza bakacak olursak ilk sorumuz Osmanlı'nın borçlarından dolayı kurmak zorunda kaldığı kurum nedir? Tabii ki az önce bahsetmiştik. Duyun-u Umumiye. Yani Genel Borçlar İdaresi. İkinci sorumuz Fransız İhtilali'nin en önemli sonucu nedir ve Osmanlı'yı nasıl etkilemiştir? En önemli sonucu arkadaşlar milliyetçilik akımları olmuştur. Osmanlı ise dağılmasını hızlandırmıştır. Çünkü Osmanlı çok uluslu bir devlet olduğundan içinde yaşayan topluluklar milliyetçilik akımının etkisine kapılıp ulus devlet kurma amacıyla isyan etmiştir.

Önemli bilgiler ile Milli Bir Destan: Ya İstiklal Ya Ölüm! konusuna başlamaya ne dersin? Milli Bir Destan: Ya İstiklal Ya Ölüm! konusunu tam olarak anlaman için Doğu ve Güney Cephesindeki Gelişmeler ve özelliklerini biliyor olmalısın. Keyifli izlemeler!

Doğu ve Güney Cephesindeki Gelişmeler

Doğu ve Güney Cephesindeki Gelişmeler Doğu ve Güney Cephesindeki Gelişmeler Milli Bir Destan: Ya İstiklal Ya Ölüm! Ortaokul İnkılap Tarihi Tüm Konular

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1970.vtt

 Evet arkadaşlar, üçüncü ünitemizin ilk konusu Milli Mücadele Doğu ve Güney Cephesini inceleyeceğiz. İlk olarak doğu cephesinden başlayalım. İtilaf Devletleri devletlerinden destek alan Ermeniler, Mondros Antlaşması'nın 24. Maddesi gereği ve Wilson ilkelerine dayanarak bağımsız bir devlet kurma yolu amacıyla harekete geçtiler. Sevr Antlaşması gereğince bölgede bir Ermeni devletin kurulması kararlaştırılmıştı. Bunun üzerine Ermeniler Kars ve çevresini işgal ettiler. Büyük Millet Meclisi, doğudaki işgalleri önlemek amacıyla cepheye Kazım Karabekir Paşa'yı atadı ve Doğu Cephesi'ndeki mücadeleyi Kazım Karabekir Paşa komutasındaki ordu yaptı. Ve devam edecek olursak, 24 Eylül 1920 günü Kazım Karabekir Paşa komutasındaki ordu Ermeni saldırılarını önlemek için harekete geçti. Kısa sürede yenilgiye uğrayan Ermeniler barış istemek zorunda kaldı ve 2 - 3 Aralık 1920 tarihinde Ermenilerle Gümrü Anlaşması yapılarak işgal ettikleri bölgeden çekildiler. Şimdi Gümrü Anlaşması'nı inceleyeceğiz birazdan.  Gümrü Anlaşması'na baktığımızda Ermeniler Sevr Antlaşması'nın geçersiz olduğunu kabul etmiştir. Çünkü Sevr Anlaşması'nda Ermenilerin bir devlet kurulacağı söyleniyordu Doğu'da. Bu yüzden Ermeniler artık bu antlaşmasının geçersiz olduğunu kabul etmiştir diyebiliriz. Doğu Cephesi başarıyla kapatılmıştır. Meclis'in ilk askeri ve siyasi başarısıdır. Ayrıca Meclis'i ilk tanıyan devlet Ermeniler olmuştur ve Meclis'in saygınlığı artmıştır. Doğu Cephesi'ndeki birlikler Batı'ya kaydırılarak Batı Cephesi güçlendirilmiştir diyebiliriz Gümrü Anlaşması için. Şimdi Güney Cephesi'ne bakacağız. Mondros'a göre Anadolu'nun güneyindeki yerler İtilaf Devletleri arasında paylaşılmıştı. Burada Irak ve Suriye Fransa ve İngiltere arasında paylaşılmıştı. Fransızlar bunun üzerine Antakya, Urfa, Antep ve Maraş illerini işgal ettiler. Böylelikle Fransızlar bölgedeki etkinliği artırmış oluyordu. Bölge halkı işgallere karşı Kuvayi Milliye birlikleriyle direnişe geçti. Mustafa Kemal Paşa, bölgede düzenli ordunun bulunmamasından dolayı direnişe katkısı olması amacıyla yetkili subayları göndermiştir. Yani Güney Cephesi'nde herhangi bir orduyla beraber mücadele etmedik. Tamamiyle halkın desteğiyle beraber mücadele ederek düşmanı yurttan attık. İlk olarak Maraş savunmasına bakalım arkadaşlar, Fransızlar ve Ermeniler bölgede Türklere karşı saldırıya geçti. İlk direniş Sütçü İmam tarafından başlatıldı. Binbaşı Suzi Bey, Yörük Salim ve Kılıç Ali direnişi devam ettirdiler Sütçü İmam'dan daha sonra. Urfa Savunması'nı da yine aynı şekilde Fransızlar ve Ermeniler birlikte işgal ettiler. Burada ilk direnişi Yüzbaşı Ali Saip Bey 3000 kişilik birlikleriyle beraber yaptı. Fransızlar şehri terk edene kadar Ali Saip Bey direnişi sürdürdü. Antep savunmasına baktığımızda Fransızlar Antep'i işgal edince Şahin Bey Suriye yolunu keserek direnişi başlattı. Şahin Bey daha sonrasında şehit düştüğünden direnişin sembolü haline geldi ve burada Türkiye Büyük Millet Meclisi 8 Şubat 1921 tarihinde Antep'e Gazi ünvanını verdi ve bugünkü adını aldı Gaziantep.  Diğer şehirlerimizde de yine aynı şekilde Şanlıurfa ve Kahramanmaraş'ta daha sonraki yıllarda bu ünvanları aldılar. Son olarak Güney Cephesi'ni kapanmasına bakalım arkadaşlar. Sakarya Savaşı sonrası Fransızlar bölgeden çekilme kararı aldılar. Nitekim 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Fransa arasında Ankara Anlaşması imzalandı. Ankara Antlaşması ile Fransızlar işgal ettikleri yerlerden Hatay hariç çekildiler. Hatay daha sonra yurdumuza katılıyor referandumla. Buna da daha sonra konularında değineceğiz. Böylelikle Güney Cephesi'ndeki mücadele sona ermiş oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni tanıyan ilk İtilaf Devleti Fransa olmuştur diyebiliriz arkadaşlar Güney Cephesi ile ilgili. Şimdi sorularımıza bakacak olursak ilk sorumuz Doğu Cephesi hangi anlaşma sonucu kapanmıştır demişiz. Ankara Anlaşması, Kars Anlaşması ve Batum Anlaşması bizim sorumuzun cevabı değil. Gümrü Anlaşması Ermenilerle birlikte imzalandı. Ve Doğu Cephesi başarıyla kapatıldı, bu yüzden cevabımız B şıkkı. İkinci sorumuzda Fransızlar hangi bölgelerde işgaller gerçekleştirmiştir ve hangi şehir hariç geri çekilmişlerdir demişiz. Burada Antep, Urfa, Maraş ve Hatay diyebiliriz arkadaşlar ve Hatay. Peki hangi ilden geri çekilmişlerdir demişiz. Ankara Anlaşması sonucu işgal ettikleri tüm bölgelerden çekilmişlerdir. Fakat Hatay bölgesi hariç çekilmemişlerdir, daha sonrasında Atatürk bu konuyla ilgili yakın olarak ilgilenmiş ve Hatay daha sonrasında referandumla 1939 yılında ülkemize katılmıştır diyebiliriz arkadaşlar bu konu için.

Hazırsan, sıkça LGS'de sorulan Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası konusunu yakından tanımak için Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri ve Amaçları dersine başlayalım. Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası öğrenme serüvenine devam etmeye ne dersin?

Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri ve Amaçları

Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri ve Amaçları Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri ve Amaçları Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Ortaokul İnkılap Tarihi Tüm Konular

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1971_RiBRN3W.vtt

 Altıncı ünitemizin ilk kazanımı olan Türk dış politikasının temel ilkelerini inceleyeceğiz. İlk önce dış politika nedir ona bir bakalım. Bir ülkenin milli çıkarları doğrultusunda diğer devletlerle ve uluslararası kurumlarla olan diplomatik, ekonomik, siyasi ve hukuki ilişkileri kapsayan siyasi faaliyetlerine, tüm siyasi faaliyetlerine dış politika denen arkadaşlar. Devam edecek olursak, Atatürk dönemi dış politikasında.  Atatürk Türkiye'nin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duyan devletlerle iyi ilişkiler içine girmiştir. Burada Avrupa devletlerini sayabiliriz. Yürütülen dış politika sayesinde  yakın tarihe kadar düşman olduğumuz İngiltere, Yunanistan gibi devletlerle dost olmuştuk. Arkadaşlar Atatürk döneminde bu durum Türkiye'nin dünyada saygının artmasına sebep olmuştur aynı zamanda. Devam edecek olursak Atatürk dönemi dış politikanın temel ilkelerinde şunları sayabiliriz arkadaşlar.  Tam bağımsızlık, akılcılık, gerçekçilik, mütekabiliyet yani karşılıklılık. Milli menfaatler, barışçı anlayış, Türk ve dünya kamuoyunu dikkate alma arkadaşlar diyebiliriz. Temel ilkelerde yedi farklı temel ilkemiz var. Burada Atatürk dönemi Türk dış politikasının konularına baktığımızda burada daha sonra bunları detaylı olarak inceleyeceğiz. Yabancı okullar, Musul sorunu, nüfus mübadelesi, dış borçlar, Sadabad Paktı, Milletler Cemiyeti, Boğazlar sorunu, Balkan antantı ve Hatay konusu arkadaşlar.  Bunları altıncı ünite bitene kadar tamamiyle derinlemesine inceleyeceğiz. Son olarak sorumuza bakacak olursak arkadaşlar demişiz ki Türk dış politikası genel olarak hangi sorunlar üzerine yoğunlaşmıştır? Burada az önce saydığımız birçok farklı sorun var. Fakat bunların tek bir ortak yanı var. Lozan Antlaşması'ndan sonraya kalan sorunlar arkadaşlar. Burada Musul, dış borçlar, yabancı okullar, Boğazlar sorunu bunlar tamamiyle Lozan sonrasında bırakılan sorunlar  ve Türk dış politikası genel olarak bunlara yoğunlaşmıştır arkadaşlar.

Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de vefat etmesini ve bunun yurt içi ve yurt dışındaki yankılarını eğitmenimiz senin için anlatıyor. Öğrenmeye hazırsan başlayalım.

Atatürk Vefatı ve Yurtiçi-Yurtdışı Yankıları

Atatürk Vefatı ve Yurtiçi-Yurtdışı Yankıları Atatürk Vefatı ve Yurtiçi-Yurtdışı Yankıları Atatürk’ün Ölümü ve Sonrası Ortaokul İnkılap Tarihi Tüm Konular

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1974_AGMGIDz.vtt

 Yedinci ünitemizin ilk kazanımı olan Atatürk'ün vefatı ve yankılarını inceleyeceğiz arkadaşlar, yedinci ünite boyunca Atatürk'ün ölümü ve sonrasına bakacağız. İlk konumuz Atatürk'ün son günleri ve vefatını inceleyeceğiz. Devlet işlerinde yoğun tempoyla çalışan Atatürk'ün 1937 yılında sağlığı iyice bozulmuştu. Doktorların dinlenme tavsiyelerini Atatürk dinlemedi ve yurt gezilerine devam etti. 1937 yılı boyunca tüm çabalara rağmen Atatürk'ün sağlığı daha da kötüye gitti ve deniz havasının iyi gideceği düşüncesiyle İstanbul'a gitmesine karar verildi. İstanbul'da 8 Kasım tarihinde rahatsızlanan Atatürk maalesef 10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe hayata gözlerini yumdu arkadaşlar. Atatürk'ün naaşı 1953 yılında Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e taşındı ve günümüze kadar geldi arkadaşlar. Atatürk'ün vefatının yankılarına baktığımızda yurtiçinde bütün yurtta derin üzüntüyle karşılandı. Bütün yurtta yas ilan edildi. Tüm yurttaşlar cenaze törenine katıldı ve 11 Kasım günü ulusal gazeteler Ulu Önder'in vefatından bahsetti arkadaşlar birinci sayfadan. 11 Kasım 1938 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi toplandı ve İsmet İnönü Türkiye'nin Cumhuriyeti'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin İkinci Cumhurbaşkanı seçildi arkadaşlar. Yurtdışına baktığımızda birçok yabancı basın kuruluşu vefat haberlerini birinci sayfadan duyurdu. Bütün devletler Atatürk'ün vefatı üzerine taziye mesajı yayınladı ve UNESCO, Atatürk'ün ölümünden 43 yıl sonra bile 1981 yılını Atatürk Yılı olarak ilan etti arkadaşlar. Son olarak sorumuza bakacak olursak Atatürk'ün vefatından sonra kim cumhurbaşkanı seçilmiştir diye soruyoruz. Burada 11 Kasım 1938 tarihinde Meclis tarafından İsmet İnönü Türkiye'nin ikinci cumhurbaşkanı seçilmişti arkadaşlar bu yüzden cevabımız B şıkkı.

Önemli bilgiler ile Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar konusuna başlamaya ne dersin? Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar konusunu tam olarak anlaman için Birinci Dünya Savaşının nedenleri ve özelliklerini biliyor olmalısın. Keyifli izlemeler!

Birinci Dünya Savaşına Giden Yol

Birinci Dünya Savaşına Giden Yol Birinci Dünya Savaşına Giden Yol Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar Ortaokul İnkılap Tarihi Tüm Konular

https://media.kunduz.com/premium-content/video/subtitle/1976.vtt

 İkinci ünitemizin ilk konusu 1. Dünya Savaşı'na giden yolu inceleyeceğiz. Burada 4 önemli madde söyleyebiliriz. On dokuzuncu yıldaki gelişmeler ve sanayileşmenin hız kazanmasıyla ham madde ve pazar arayışı arttı. 1870 yılında İtalya, 1871 yılında Almanya siyasi birliğini tamamladı. Hali hazırda sömürü gelişmiş olan devletlerin yanına sömürge arayışı içinde olan iki büyük devlet eklendi. Bunlar İtalya ve Almanya demiştik. Devletler arası bu ortamda bloklaşmaya giderek müttefiklik oluşturdular ve ayriyeten de silahlanma yarışını hızlandırıcılar. 1. Dünya Savaşı nedenlerini inceleyecek olursak burada iki başlık altında inceleyebiliriz bunları.  İlk olarak genel nedenlerden başlayalım. Burada sömürgecilik, silahlanma yarışı, milliyetçilik akımları ve devletlerarası bloklaşma. Özel nedenler ise Almanya'nın sömürgeleri ele geçirme isteği burada. İngiltere ve Fransa ile arası bozuluyor. İkinci olarak Almanya ve Fransa arasında bulunan Alsas Loren problemi burada Alsas Loren kömür yatağı ve kömür enerji demek. Üçüncü olarak Rusya'nın sıcak denizlere inme isteği.  Burada Osmanlı'ya karşı bir tehdit var, Rusya'dan.  Dördüncü olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya'nın Balkanlardaki yayılmacı politikalarından rahatsız olması, yani Rusya'nın uyguladığı Panslavizm akımı. Devletler arası bloklaşmaya bakacak olursak burada da devletler ikiye bölünüyor. Üçlü ittifak ve üçlü itilaf olarak.  Ilk olarak üçlü ittifaka bakalım. Burada Almanya daha siyasi birliğini tamamlamış bir yer Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya ile aynı şekilde Almanya ile beraber siyasi birliği tamamlıyor. Fakat savaş sırasında taraf değiştiriyor. Bunu daha sonra detay olarak inceleyeceğiz. Üçlü İtilaf tarafında İngiltere, Fransa ve Rusya olarak üç büyük devlet var. Savaş sonrasında savaş başladıktan sonra da daha sonra Üçlü İttifak Devletlerine Osmanlı ve Bulgaristan katılıyor. Üçlü itilafa ise Yunanistan, Romanya, Japonya, Sırbistan ve Portekiz ve birçok devlet üçlü itilaf bloğuna katılıyor. Şimdi İtilaf Blokundaki devletleri inceleyeceğiz. İlk olarak İngiltere ile başlayalım. Sömürge yarışında Almanya ile çıkar çatışması yaşamıştır. Rusya bizim politikasını yürütmek amacıyla Balkanlar'da yayılmacı politika izlemek istemekteydi. Burada da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu karşı karşıya geliyordu ve aynı zamanda Osmanlı Devleti'yle. Fransa 1871 yılı Sedan Savaşı'nda Almanya'ya kaybettiği Alsas Loren'i geri almak istiyordu, bu da dediğimiz gibi kömür yatakları önemli. Şimdi ittifak bloğunu inceleyeceğiz. İlk olarak Almanya ile başlayalım. Hızla büyüyen sanayisi ile Asya'daki sömürgelere göz dikmişti. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu aracılığıyla Ortadoğu'ya ulaşmak istiyordu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ise Rusya'nın Panslavizm politikalarından rahatsız durumdaydı ve Balkanlar'daki etkinliğini korumak istiyordu. İtalya ise 1870 yılında siyasi birliğini tamamlayıp İtalya, Akdeniz'de yayılma politikaları izlemek istiyordu. Ayrıca Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içerisinde kalan topraklarını geri kazanmayı amaçlıyordu. Burada dediğimiz gibi savaş sırasında çıkmanın asıl nedeni buradaki toprakları geri almak istemesi ve ayrıca İtilaf Bloğu ile gizli anlaşmalar yapması. Son olarak savaşın başlaması ve gelişmesini inceleyeceğiz. Avrupa'da gerginliğin üst düzeye çıktığı bu dönemde savaşın başlaması için bir kıvılcım gerekiyordu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Batı'nın Saraybosna'yı ziyareti sırasında bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi 1. Dünya Savaşı'nın başlamasına sebebiyet verdi. Buradaki asıl kıvılcım, Avusturya-Macaristan veliahtının öldürülmesi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan'a bu olay üzerine savaş ilan etti. Rusya, Sırbistan'ın yanında savaşa dahil oldu. Çünkü kendisi de bir Slav ülkesiydi. Bunun üzerine Almanya Rusya'ya savaş ilan edince Avrupa'da savaş 1914 yılında başlamış oldu. Şimdi sorularımıza bakalım. İlk sorumuz Almanya ile Fransa'nın 1. Dünya Savaşı öncesi problem yaşamasının temel sebebi nedir? Burada az önce bahsettiğimiz Sedan Savaşı ve onun sonucunda Alsas Loren toprağının Almanya'ya kaybedilmesi.  Burada Fransa Almanya'dan Alsas Loren'i tekrar geri istiyor. Fakat dediğimiz gibi Alsas Loren kömür yatağı. bu iki devlet içinde çok önemli bir kaynak. İkinci sorumuz 1. Dünya Savaşı sırasında taraf değiştiren devlet hangisidir demişiz. A şıkkı Rusya.  Hayır. Bu İtilaf bloğunda taraf değiştirmedi ve Almanya zaten İttifak Devletleri'nin başını çeken bir devlet. Taraf değiştirmedi. Fransa da öyle. Fakat İtalya bildiğimiz gibi gizli anlaşmaları ve Avusturya-Macaristan üzerindeki hak iddiaları sebebiyle taraf değiştirdi ve İtilaf bloğuna katıldı. Buradaki cevabımız D şıkkı.